21 Ekim 2012 Pazar

ENGELSİZ ASLANLAR YENİ ZAFERLERE GİDİYOR

Türkiye'nin en başarılı takımı olan Galatasaray Tekerlekli Basketbol Takımı 26-28 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek Kıtalararası Kupa'ya (Kitakyushu Cup) katılmak için Japonya'ya gidiyor.

3 kez Dünya,3 kez de Avrupa Şampiyonu olan “Engelsiz Aslanlar”, Kıtalararası Kupa'da  ABD'den Dallas Mavericks,Avustralya'dan Wollongong Roller Hawks, Japonya'dan Miyagi Max ile karşılaşacak. Turnuva için özel açıklama yapan takım koçu Sedat İncesu 3 kez kazandıkları bu kupayı tekrar kazanarak tarihlerine yeni bir kupayı daha eklemek istediğini söyledi. Japonya'da ilk 3 gün bazı sosyal sorumluluk organizasyonlarına katılacak olan Sarı-Kırmızılılar oradaki tekerlekli sandalye ile antreman yapan çocuklarla maçlar oynayacak.

“Engelsiz Aslanlar”, 2003'ten itibaren düzenlenen Kıtalararası Kupa'yı en çok kazanan takım olma unvanını da elinde bulunduruyor.



20 Ekim 2012 Cumartesi

Zamanı durduran maçlar

İki takım arasındaki futbol müsabakasını "derbi" yapan faktörler vardır. Bunların başında da kulüplerin bulundukları şehirlerdeki büyüklüğü, köklü geçmişleri ve zaman içerisinde yaşanan futbol rekabeti gelir. Bu faktörler zaman içerisinde kulüplerin maçlarını derbi seviyesine yükseltir.Bazı derbiler vardır ki o maçların olduğu gün hayat durur,insanlar planlarını,programlarını bu maçlara göre yaparlar.İşte o derbiler;

1) Celtic-Rangers 
 Celtic-Rangers derbisinin dünyanın en büyük derbilerinden biri olmasının nedeni din derbisi olmasıdır. Celtic taraftarı Katolik,Rangers taraftarı ise Protestandır. İki takım  arasında 1888 yılından bu yana oynanan bu derbi,özellikle din savaşının yanı sıra, direnişçilerle ve İngiliz yandaşlarının arasında yapılan derbi olarak da adlandırılabilir. Celtic taraftarı her zaman bağımsız bir İskoçya isterkin Rangerslılar ise İngiltere ile  birleşmek ister.
 
İki takım taraftarları ve futbolcuları arasında çıkan bazı olaylar:

  • 1997 yılında 16 yaşındaki Celtic taraftarı bir çocuk okula Celtic atkısıyla gider ve Rangers'lı biri tarafından öldürülür.
  • Eski Celtic'li Japon oyuncu Nakamura'ya Rangers taraftarları tarafından,duran topları her kullandığında Japon oyuncuya 2.Dünya Savaşı'nda Japonya'nın Amerika'dan yediği darbeleri hatırlatacak hareketler yapıldı.
  • Katolik golcü Johnston,Rangers'a transfer olduğunda evi yakıldı.

2) Roma-Lazio 
              

 Aynı kentin iki takımı arasında oynanan bu derbi,İtalya'nın en fazla tribün kavgası yaşanan derbisidir. Bu rekabetin oluşum nedeni ise politik görüştür. İtalya'nın başkenti Roma kentindeki işçi ve göçmenler Roma'yı,aşırı sağcı ve faşist zenginleri Lazio'yu destekler. Yani bu derbinin adı demokrat-faşist derbisidir.
  Aralarındaki kavganın ve nefretin son doruğa ulaşması 1979 yılında oynanan maçta Roma tribünlerinden atılan işaret fişeği Lazio tribününde bulunan 33 yaşındaki Vincenzo Paparelli'ye isabet etmiş ve Paparelli hayatını kaybetmesinden sonra olmuştur.
 Roma Olimpiyat Stadı'nı kullanan bu iki takım taraftarları her maçta çıkardıkları olaylarla ve yaptıkları koreografilerle maçın önüne geçerler. Roma taraftar grubu 'As Roma Ultras' Curva Sud'da(Güney tribünü),Lazio Taraftar grubu İrriducibilli ise Curva Nord'da (Kuzey tribünü) yerlerini alırlar.

            

3) Millwall-West Ham United
 İkisinin ismi yan yana geldiğinde bile bir çok insanda dehşet ifadesine neden olan İngiltere’nin en eski derbisidir.Milwall 1885 yılında Londra'nın doğusunda Thames nehrinin hemen kenarında Isla of dogs'da kurulmuştur.Kulübün kurucuları bir demir tüccarının Milwall tersanesinde çalışan işçilerdir. Kulübün başkanı İrlanda'lı William Murray'dir.Kulüp ilk ismini kurucuların çalıştıklarını tersaneden alarak Millwall Rovers olmuştur. 1900 yılına kadar kulüp 'tersaneciler' olarak bilinir.Fakat 1900 yılında FA Cup yarı finaline yükselince armalarına Aslan simgesi ekleyerek isimleri 'The Lions' olmuştur.Millwall İngiltere'de kendi taraftarları dışında pek sevilmeyen bir kulüptür.Bu sebeple Millwall taraftarlarının mottosu 'We Fear No Foe(hiç bir düşmandan korkmuyoruz)'dur.

 West Ham ise 1895 yılında Thames Ironworks F.C ismiyle bu tersanenin işçileri tarafından kurulmuş. Kulüp 1900 yılına kadar bu isimle kalmış, şu anki stadları Upton Park’a taşındıktan sonra ise mahallelerinin ismi olan West Ham United ismini almışlar. İşçilik köklerini ölümsüzleştirmek içinde amblemlerine çekiç eklemişler ve bu tarihten sonra da “The hammers”(çekiçler) olarak anılmışlar. 
 İki kulüp taraftarlarının çoğunluğu işçi olduğu için maç saatleri işçilerin iş çıkış saatlerine göre ayarlanıyordu.1920'li  işçilerin ücretlerinin ödenmemesi sonucu bütün tersane işçileri toplanıp grev yapmışlardır.Fakat bir grup patronlarıyla gizlice görüşüp grevi bıraktılar.Bu grup Millwall işçileriydi.'Millwall shipyard' şirketine tepki gösteren West Ham'lı taraftarlar şirket çalışanlarına gruplar halinde saldırılar başladı.West Ham'lılara karşılık veren Millwall taraftarları West Ham'lı bir genci döverek öldürdükten sonra dünyanın en ateşli mahalle kavgası başlamış oldu.Daha sonraları iki takım arasındaki karşılaşmlarda açılan pankartlar nefretin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.West Ham Utd taraftarı grev olayına gönderme yaparak 'Katil işbirlikçiler' yazılı,Millwall taraftarı ise öldürdükleri taraftar sayısına gönderme yapıp sadece '8' yazan pankart açmışlardır.


4) Athletic Bilbao-Real Sociedad 

İspanya'nın Bask bölgesinde bulunan bu iki kulüp arasındaki rekabet diğer derbilerden daha farklıdır.Ezeli rakip,ancak ebedi dost olan iki kardeş takımın mücadelesidir.Bask Bölgesi,İspanya'nın en milliyetçi bölgesidir.Bu yüzden hiç sevilmez bu bölge.Fakat bu iki takım taraftarlarının arasında birliktelik ve dostluk her zaman bu derbiyi güçlü kılmıştır.Taraftarlar maçı hep beraber aynı tribünden izler ve kentte herkes sokaklarda korkmadan kendi takım formalarını giyerek dolaşabilir.Maçlarda galibiyet üstünlüğü Atletic Bilbao'nundur.

5) Omonia-Apoel 
Omania taraftarları

Kıbrıs derbisidir. Güney Kıbrıs'ın adı futbolla pek fazla anılmasa da bu iki takımın rekabeti futbolun da önüne geçmektedir.Bu derbi takımlarının mücadelesi siyasete uzanır.Omania her zanam rum milliyetçilerinin takımı olmuştur ve Türk karşıtı Apoel'e karşı her zaman Türk yanlısıdır.2007 yılında oynanan bir maçta APOEL takımı taraftarlarının Omonia taraftarlarına ''Türkler'' diye seslenerek tezahürat yapmaları üzerine, Omonia taraftarları da, üzerinde, ''Türk mü İstiyorsunuz? Alın'' ve ''İstanbul since 1453'' (1453'ten beri İstanbul) sloganı yer alan pankartlar açarak yanıt verdi.İki ezeli rakibin bu kadar birbirlerinden nefret etmelerine rağmen aynı stadı kullanmaktadırlar.






19 Ekim 2012 Cuma

En güzel şarkılar Osvaldo'dan


 İtalya liginin başkent ekiplerinden As.Roma resmi sayfasında her hafta futbolcuların,teknik ekibin veya kulüp çalışanlarının play list'ini yayınlıyor.İşte futbolcuların müzik listeleri:














Kulüp henüz en çok merak edilen iki efsane oyuncusu Totti ve De Rossi'nin play listlerini yayınlamadı.İlerleyen günlerde onlar da paylaşılacak.

Türkler Sizi Seviyorum

Herkes bilir Alex'in hayalinin bir gün Coritiba'ya dönmek ve futbol hayatını orada tamamlamak olduğunu.Sözünü tuttu ve futbola başladığı takım olan Coritiba’yla yıllık 2 milyon euroya 2 senelik anlaşma imzaladı.Burada büyük bir kalabalıkla yolcu edildiği gibi orada da muhteşem karşılandı.Düzenlenen imza töreninde yeni takımının stadında büyük bir topluluğun karşısına çıkan Alex için binlerce taraftar tarafından 'Alex geri döndü' şeklinde tezahüratlar yapıldı.10 numaralı formayı Galatasaray'ın eski Brezilyalı oyuncusu Cassio Lincoln giydiği için Alex'e 20 numaralı forma verildi.

Bazı Coritiba'lı taraftarlar imza törenine Fenerbahçe formalarıyla katıldılar.
Fenerbahçe taraftarları eski kaptanları Alex sayesinde yeni bir kardeş takım kazandılar.Coritiba kulübü resmi facebook sitesinde 'Bu andan itibaren kalbimizde bir parça sarı ve lacivert renk taşıyoruz' mesajı yayınladı.Coritiba'nın resmi sitesine konuşan Alex, Fenerbahçe ve Türkiye'nin onun için çok önemli bir yeri olduğunu söyledi ve sözlerini, ''Türkler sizi seviyorum'' diyerek bitirdi.

18 Ekim 2012 Perşembe

Rekorların Adamı Ronaldo


Kuzey İrlanda karşısında 100. kez milli formayı sırtına geçiren Ronaldo, UEFA tarafından plaketle onurlandırılmıştı.

2009 yılında 94 milyon euro gibi şok bir rakamla Real Madrid'e transfer olan Portekizli yıldızın Facebook'taki hayran sayısı 50 milyon kişiye ulaştı.

 50 milyon hayran sayısıyla gelmiş geçmiş en çok hayran kitlesi olan C.Ronaldo'yu her zaman kıyaslandığı Arjantinli dünya yıldızı Lionel Messi 38 milyon takipçiyle takip ediyor.Hayranlarına resmi facebook ve twitter hesabından yayınladığı mesajda,''50 milyon takipçi inanılmaz.Hepinize beni uzun yıllar desteklediğiniz için teker teker teşekkür etmek istiyorum.Tüm iyi anılarımı sizinle paylaşmak ve en iyi yerlere sizinle berber gelmek istiyorum'' dedi.
 Facebook'ta Kaka'nın 18, Rooney'nin 10.5 ve Neymar'ın 7 milyon takipçisi gözüküyor.Futbol yaşantısına ABD’de devam eden David Beckham ise 21 milyon insan tarafından takip ediliyor.

17 Ekim 2012 Çarşamba

"Liverpool'u hiçbir zaman unutmayacağım"

Fenerbahçe'nin yeni sezonda flaş transferi Dirk Kuyt,Liverpool'u hiç bir zaman unutamayacağını söyledi. Sarı lacivertlilerin yeni oyuncusu  Kenny Dalglish ile arasında geçenleri, F.bahçe'ye transfer sürecini ve taraftarlarla arasındaki ilişkiyi ESPN'ye anlattı.


-Dirk, yeni teknik ekiple ne kadar süre Liverpool'da oynadın?
Ben Liverpool'da 6 muhteşem yıl geçirdim. Ama son sezonda istediğim kadar süre alamadığım için ayrılma kararı aldım. Ben yeni hocaya hiç bir şey yapmadım. Ben Fenerbahçe'ye gitme kararı aldıktan sonra beni aradı. Yeni kariyerim için bana şans diledi. Bu yaptığı çok kibar bir davranıştı.
Geçen sezon benim beklediğim gibi geçmedi. Ben sahada daha çok görev almak istediğim için bu kararı aldım.
-Geçen sezon zor oldu mu senin için? Senin de söylediğin gibi düzenli bir şekilde görev alamadın, kupa finallerinde de ilk 11'de başlamadın 
 Çok zordu. Her oyuncu böyle dönemler yaşayabilir. Ben oynadığım veya oynamadığım bütün maçlarda Liverpool için yararlı olmaya çalıştım. Önceki sezon ben takımın en çok gol atan ve asist yapan oyuncusuydum. Ben ikinci yarı Kenny'nin öğrencisi olmaya hazırdım. Ama yeni oyuncular geldi ve benim oyun sürem beklediğimden daha az oldu. Çok çalıştım, çok ağır antremanlar yaptım tekrar oynayabilmek için savaştım ama finallerde oynamayarak hayal kırıklığına uğradım.

Bence bütün oyuncular benim gibi az oynadıkları zaman hayal kırıklığına uğrarlar. Fakat hayal kırırklıkların bir kenara koyup takım için her şeyimi vermem gerekiyordu.

-Kenny ile aranızdaki diyalog nasıldı?
 Dürüst olmak zorundayım. Kenny'nin bana söylediği ilk şey kapıların her zaman açık olduğu. Bizim her zaman onunla konuşma imkanımız vardı ve problemlerimizi tartışırdık. Ben birkaç defa konuştum onunla ve bana karşı hem oyuncu olarak hem de insan olarak çok iyi davrandı. Benim hakkımda aldığı kararları benim lehime olmadı. Onun kafasındaki oyun yapısını kabul etmek zorundayız ve hem antremanlarda hem da maçlarda bunları denemek zorundayız.


Yani sen ayrılma kararını aldın ve farklı ülkeleri denemek istedin. Peki neden Türkiye ve Fenerbahçe?
 Son olarak şunu söylemek istiyorum ben daha uzun yıllar Liverpool'da oynamak istiyordum. Fakat bu isteğim son sezonda değişti ve Avrupa'da daha fazla tecrübe, farklı kültürler edinmek istedim. Fenerbahçe bana teklifte bulundu ve bende canı gönülden bu teklifi kabul ettim. Bu kulüpte kendimi çok iyi hissediyorum ve şu an çok mutluyum

-Türkiye'de kendine ve ailene nasıl bir hayat hazırladın?
 Açıkçası ailem için çok büyük değişiklik oldu. Kültürleri bizimkinden çok farkle. Uzun yıllar İngiltere'de yaşadık ve binem çocuklarım İngiliz okullarına gidiyorlardı. Onların için biraz zor oldu. Kulüp bana çocuklarım için iyi bir okul ve ev bulmama yardım etti. Çok harika bir eşim var. Ben Avrupa'dayken o İstanbul'da her şeyi hazırlamıştı. Kendisi benden önce Türkiye'ye giderek okul ve ev aramıştı. Benim gibi 4 çocuğu olan bir oyuncu için ailenin hemen yerleşebilmesi çok önemli. Çocuklarım yaz tatilinden sonra buraya geldiklerinde okulları hazır olduğu için hiçbir kayıp yaşamadan  hemen eğitime başladılar. Çocuklar İngiliz okulunda okuyorlar. Liverpool'daki arkadaşlarını çok özlediler ama buradada çok iyi vakit geçiriyorlar.

-Asya ve Avrupayı birbirine bağlayan bu şehir hakkındaki düşüncelerin neler?
 İstanbul, bir tarafı Avrupa diğer tarafı ise Asya ve ortasında Boğaz köprüsü olan mükemmel ve özel bir şehir.

-Türkiye liginin kalitesini nasıl değerlendiriyorsun?
 Dürüst olmam gerekirse Premier Ligi ile ile Türkiye Ligini kıyaslayamam ancak bu ligde de çok fazla yetenekli oyuncular var. Beşiktaş ve Galatasaray diğer iki İstanbul takımları. Bu ligi çok ilginç yapıyor. Ligin kalitesi beni şaşırttı. Kolay bir lig değil. Her şey için hazırlıklı olman gerekiyor

-Sence F.bahçe-G.Saray derbisi, Liverpool-M.United derbisine ne kadar benziyor? Bu rekabet hakkında neler duydun?
 Evet bu iki rakip hakkında birkaç şey duydum. Feyenoord'da birlikte oynadığım Pierre van Hooijondk 2 yıl F.Bahçe'de oynamış. Onu öğrendikten F,bahçe'ye farklı bir gözle bakıyorum özellikle derbilerde. Bu şehrin en önemli maçı ve insanlar takımlarını kalpten destekliyorlar.

-Tutkulu Türk taraftarlar hakkında ne düşünüyorsun?
 Buradaki taraftarlar inanılmaz. Şehrin her tarafındalar. Onlar beni her gördüklerinde fotoğraf çektirmek istiyorlar ve beni ne kadar sevdiklerini görüyorum. Benim için iyi dileklerde bulunuyorlar. Buraya iyi ki gelmişim diyebiliyorum. Bu konu da ailemin de bana desteği çok fazla

-Geçen ayki Liverpool-United maçını izledin mi?
 Canlı olarak izleyemedim ama sadece ikinci yarısın izleyebildim. Liverpool'un daha çok hak ettiğini gördüm. Takımın yeni hocası, yeni ve ilginç oyuncuları var. Bu yüzden biraz zamana ihtiyaçları var. Umarım taraftarlar takıma biraz zaman verirler çünkü Brendan mükemmel bir hoca ve Swansea'de yaptıklarını Liverpool'da da yapabilir. Takım çok çalışmaya devam ederse daha iyi olacaklarına eminim.

-Maçı izlerken neler hissettin? Üzüldün mü?
 Eski takımını uzaktan izlemek özellikle de United maçını izlemek çok garipti. Herkes benim Liverpool'u tuttuğumu biliyor. Onlar için her şeyin en iyisinin olmasını diliyorum. Artık Liverpool oyuncusu değilim ama büyük bir taraftarıyım. Liverpool benim ailem. Bütün maçları kazanmalarını diliyorum.

-Antreman, oyun ve seyahat olarak nasıl farklar var?
 Liverpooldan gitmeden önçe ben Premier lig hayranıydım. Türkiye'de de bütün maçları canlı izleyebilirsin. Bazen antremanda ve maçta oluyorum ama maçların önemli pozisyonlarını görebiliyorum. Hatta maçları canlı izleyibiliyorum.

-Hava şartlarını sormak istiyorum. İstanbul'un havasının Liverpool'dan daha iyi olduğunu duydum
  İngiltere'nin herkes bilir oldukça yağmurlu havası var. İstanbul'un havası inanılmaz güzel. 25-35 derece arası değişiyor. Benim tenim güneşli havalar için pek uygun olmadığı için kendimi koruyorum. Ama kesinlikle bu hava bize çok iyi geliyor.


WTA Championships'e doğru



Türkiye Tenis Federasyonu (TTF) Başkanı Ayda Uluç,PTT Genel Müdürü ve TTF Yönetim Kurulu Üyesi Osman Tural ile TTF Asbaşkanı Cengiz Durmuş, TEB-BNP Paribas WTA Championships hakkında bilgilendirme toplantısı düzenledi.


  TTF Başkanı Uluç, dünyadaki en önemli organizasyonlardan birini
 düzenlediklerini belirterek, ''Bu organizasyonu Türkiye'de yapmaktan çok
 mutluyuz. Geçen yıl ülkemizde ilkini düzenledik. 164 ülkede 500 saat canlı yayın
 yapıldı ve 37 milyon kişi izledi. Bu organizasyon dünyada en çok izlenen ve bilet
 satışlarının en fazla olduğu organizasyon. Ülkemizin imajını dünyaya tanıtmış
 olduk'' dedi.
         Desteklerinden dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Gençlik ve Spor
 Bakanı Suat Kılıç'a teşekkür eden Uluç, ''Çok az ülkeye nasip olan bir
 organizasyon. Geçen sene çok iyi yaptığımıza inanıyorum. Türkiye'de tenis çok iyi
 yerlere geliyor. Bu organizasyon ile birlikte daha iyi yerlere gelecek. Belki
 ilerde ATP turnuvasını alma şansımız olacak. Dünyanın belki ilk 8'i değil ama
 dünya klasmanındaki erkek oyuncular da ülkemize gelip, halkımıza
 bütünleşecekler'' diye konuştu.
         Ayda Uluç, ilginin büyük olduğunu ve bilet satışlarının iyi gittiğini
 bildirdi.
       
         -Tural: ''Benim başkanlığımda aday olma kararı aldık''-
       
         PTT Genel Müdürü ve TTF Yönetim Kurulu Üyesi Tural, federasyonun 4
 Kasım'da yapılacak olağan genel kurulunda, yönetim kurulu olarak kendi
 başkanlığında aday olma kararı aldıklarını söyledi.
         Tural, mevcut yönetimle devam kararı aldıklarını dile getirerek, ''Tabii
 seçimle belirlenecek. Delegelerin teveccühü o yönde olursa biz ekip olarak devam
 edeceğiz. Yönetim kurulu olarak federasyon seçiminde benim başkanlığımda aday
 olma kararı aldık'' dedi.
         TEB-BNP Paribas WTA Championships gibi prestijli bir turnuvanın
 Türkiye'de yapılacak olmasının önemine değinen Tural, organizasyonun başarısının
 basının göstereceği ilgiyle doğru orantılı olduğunu vurgulayarak, Türkiye ile
 ilgili doğru olmayan haberlerin dünya basınına taşınmaması gerektiğini ifade
 etti.
         Geçen sezon organizasyonda mücadele eden Rus sporcu Maria Sharapova'nın
 sokak köpeklerinden rahatsız olduğuna yönelik haber üzerinden örnek veren Tural,
 şunları kaydetti:
         ''Biz basın mensuplarımıza yapacakları katkıdan dolayı şimdiden teşekkür
 ediyoruz. Bir de istirham ediyoruz. Geçen sene olduğu gibi, olmayan bir köpek
 haberi gibi şeyler de olmasa iyi olur. Varsa olsun da, olmayınca 'biz duyduk,
 duyuyoruz, birileri bunu fısıldadı' gibi şeyler ne ülkeye ne tenise ne de bir
 başkasına yararı olan haberler. Ülkemizle ilgili olarak doğru olmayan şeyleri
 dünya basınına taşımayalım diye değerlendiriyorum. İstanbul'da ben köpek görmedim
 şu ana kadar, siz görüyorsanız ben farkında değilim. Geçen sene Sharapova
 herhalde köpek olan bir yere özellikle götürüldü veya öyle bir haber yapıldı. Ben
 İstanbul'a geliyorum gidiyorum, hiç köpeğe rastlamadım.''
         Tural, Türk tenisinin istenilen seviyede olmadığını dile getirerek,
 ''Daha katetmemiz gereken çok mesafe var. O mesafelere gelebilmemizin yolu da
 kendi yaş gruplarında yarışan çocuk ve genç sayısını artırmamızla mümkün. Yani
 lisanslı sporcu sayısını arttırmamızla alakalı. O yönde federasyon olarak
 çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah ileri ki yıllarda daha güzel sonuçlar
 alacağız'' ifadelerini kullandı.
         Cengiz Durmuş ise WTA Championships ile birlikte Türkiye'de tenise olan
 ilginin arttığını anlatarak, daha önce 6 bin civarında olan lisansı sporcu
 sayısının bugün 16 binlere kadar yükseldiğini kaydetti.






Dünya'nın en iyileri İstanbul'da


İstanbul dünyanın en iyi kadın tenisçileri ev sahipliği yapacak.


 23-28 Ekim tarihleri arasında Sinan Erdem ;Spor Salonun'nda düzenlencek TEB BNP Paribas WTA Championship İstanbul 2012 için hazırlıklar bugün tamamlandı. İstanbul bu büyük turnuvaya 2.kez ev sahipliği yapıyor. WTA’nın sene sonu
Şampiyonası büyük bir tenis etkinliği olmanın ötesinde İstanbul’un ve Türkiye’nin tanıtımına katkı sağlayacak bir prestij kaynağı. Turnuvada kadınlar tenisinin teklerdeki en iyi 8 oyuncusu ile çiftlerde dünyanın en iyi 4 takımı mücadele edecek.
İşte o isimler:

1-Victoria Azarenka
WTA Dünya sıralaması 1 numarası
1989 Minsk doğumlu Azarenka,tenise 7 yaşında başladı.
 2003 yılında profesyonel olan tenisçi ilk Grand Slam'ini 2012 yılında Avustralya Açıkta Sharapova'yı yenerek kazandı. Yakınlarının tabiriyle "Vika" bu başarısıyla Grand Slam kazanan ilk Belaruslu olda.Başarılı bir sene geçiren tenisçi 30 Ocakta Dünya bir numarasına yükseldi.2012 Londra Olimpiyatlarında bronz madalya kazandı.
 En son Linz'de düzenlenen WTA turnuvasını kazanarak toplamda 14.şampiyonluğuna ulaşan Azarenka, zamanını büyük bir bölümünü yaşadığı ve antreman yaptığı Monaco'da geçiriyor.






2-Maria Sharapova 
WTA Dünya sıralaması 2 numarası
 Tenise küçük yaşlarda başlayan ve tenis eğitimi için Amerika'ya giden tenisçi,1994 yılından bu yana bu ülkede yaşıyor. 2004 yılnda 17 yaşında Wimbledon finalinde Serena Williams'ı geçerek şampiyon olan tenisçi,şu ana kadar toplam 27 WTA turnuva şampiyonluğu,4 tane de Grand Slam zaferi bulunuyor.
 Kariyerinde toplam 468 galibiyeti bulunan raket,şu an için dünyanın 2 numarası durumunda







3-Serena Willams
WTA Dünya sıralaması 3 numarası

 Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük tenisçileri arasında şimdiden yerini almış olan Serena Williams’ın kariyeri boyunca 549 galibiyeti, 45 WTA turnuva şampiyonluğu, teklerde 15, çiftlerde 13 ve karışık çiftlerde 2 Grand Slam olmak üzere toplam 30 Grand Slam zaferi bulunuyor.
 Teklerdeki 15 Grand Slam şampiyonluğu ile tüm zamanların en iyi 6., amatör oyuncuların profesyonellerle oynamasına izin verildiği açık dönemden itibaren ise dünyanın en iyi 4. kadın tenisçisi durumunda.
 4 farklı Grand Slam’i de kazanan ve 1 Olimpiyat şampiyonluğu bulunan raket, bu başarıları ile Steffi Graf’tan sonra Altın Kariyer Grand Slam’i tamamlayan ilk tenisçi oldu.

4-Agnieszka Radwanska
WTA Dünya sıralaması 4 numarası

 2004 yılında profesyonel olan tenisçinin o günden bugüne 346 galibiyeti bulunuyor. Şu ana kadar elde ettiği en yüksek derece ise 9 Temmuz 2012’de açıklanan dünya 2.liği. Ancak Radwanska’nın henüz bir Grand Slam zaferi bulunmuyor.
 Tenise 4 yaşında başlayan 1989 doğumlu raket, kadınlar tenisinin şu an için 4 numarasında bulunuyor.
 Radwanska’nın en büyük hedefi öncelikle bir Grand Slam kazanmak ve sonrasında dünyanın 1 numarası olmak.


5-Petra Kvitova
WTA Dünya sıralaması 5 numarası

 TEB BNP Paribas WTA Championships İstanbul 2011’in ilk şampiyonu Petra Kvitova, Çek Cumhuriyeti’nin Fulnek şehrinde doğdu. Çeklerin  şampiyon yetiştiren tenis okulu Prostejov’da eğitim aldı.
 2006 yılında profesyonel olan oyuncu aynı sene dünya sırlamasında 773. sırada yer alırken 2011 yılında 2.’liğe kadar tırmandı. Bu derece hala tenis
kariyerinin en yüksek derecesi. Kariyerinin yükselişe geçtiği 2011 senesinde 6 WTA şampiyonluğu kazanan Kvitova, Wimbledon finalinde de Sharapova’yı geçerek erkeklerde ya da kadınlarda bir Grand Slam kazanan ilk 1990 doğumlu tenisçi oldu.
 Kariyerinde şu ana kadar 246 galibiyeti bulunan tenisçinin idolü ise kendisi gibi bir solak olan Çek tenis efsanesi Martina Navratilova.


6-Angelique Kerber

WTA Dünya sıralaması 6 numarası
 1988 Almanya doğumlu tenisçinin şu an için 2 WTA turnuva şampiyonluğu bulunuyor. Toplamda 312 galibiyeti bulunan tenisçinin henüz bir Grand Slam şampiyonluğu yok.

 Tenise 3 yaşında başlayan Kerber, 2003 yılında 15 yaşında profesyonel oldu. İlk kez bir sezon sonu şampiyonasına katılacak raket, kadınlar tenisinde tüm zamanların dünyanın en iyi 10 tenisçisi sıralamasında yer alan 7. Alman durumunda.





7-Li Na
WTA Dünya sıralaması 7 numarası

 1982 doğumlu Çinli tenisçi 2010 yılı ile birlikte dünya sıralamasında hızla yükselmeye başladı ve aynı sene dünya sıralamasında 5 numara oldu. Şu ana kadar 430 galibiyeti bulunan tenisçinin 6 WTA şampiyonluğu bulunuyor.
 Kariyerinin ilk Grand Slam’ini Roland Garros’da kazanan raket, bu başarısıyla bir Asya ülkesinden Grand Slam finali kazanan ilk isim oldu.







8-Sara Errani
WTA Dünya sıralaması 8 numarası


 2012 yılında Avustralya Açık’ta teklerde çeyrek final, çiftlerde ise final oynayan Errani bu sene içerisinde Fransa Açık’ta hem teklerde hem de çiftlerde final oynayarak kariyerinin en iyi senesini geçirdi. Raket, 2012 Amerika Açık’ta da yarı final oynamıştı.
 Toprak kort uzmanı olarak bilinen raketin teklerde 6 WTA turnuva şampiyonluğu ve toplamda 323 galibiyeti bulunuyor.


İşte İstanbul'a gelecek olan dünyanın en iyi 4 takımı:

 1-Sara Errani-Roberta Vinci
Teklerde dünya 8.cisi, çiftlerde ise dünya 2.’si Sara Errani ile teklerde dünya 15.si, çiftlerde ise dünya 1.’si Roberta Vinci’nin ortaklığı 2010 yılına dayanıyor.
Errani ve Vinci ikilisinin toplamda 12 şampiyonluğu bulunuyor.
Errani ve Vinci bu prestijli yıl sonu organizasyonunda yarışacak olan tamamen İtalyan ilk takım olacak.

 2-Lisa Raymond-Liezel Huber 


TEB BNP Paribas WTA Championships İstanbul 2011’de çiftlerde şampiyon olan Raymond Hueber ikilisi ilk kez geçtiğimiz sene bir araya geldi. Aynı sene içerisinde Amerika Açık’ı da kazanan Amerikalı raketler, çiftlerde sırasıyla 3. ve 4. Sırada bulunuyor.

 3-Andrea Hlavackova-Lucie Hradecka

2011 yılında çiftlerde Fransa Açık şampiyonu olan Çek tenisçiler Hradecka ve
Hlavackova, 2012 Londra Olimpiyatları’nda gümüş madalya almıştı. 2008’den beri
çiftlerde beraber oynayan raketler birlikte 8 WTA şampiyonluğu kazandı.










12 Ekim 2012 Cuma

Kadın Gözüyle Futbol

İnsanlar henüz kadın mühendisle çalışmanın şokunu atlatamamışken bir de futbol çıkmıştı piyasaya. Bir arkadaşım "Ofsaytı biliyor musun" diye sordu. Diğeri "Tek cümleyle anlatamaz" dedi. Soruyu soruyla cevapladım. "Siz biliyor musunuz" dedim

ASLIHAN KARLDAĞ
Kaynak: Bianet


Çalıştığım şirketteki üçüncü veya dördüncü ayımdı. İş arkadaşlarımla yemekhanede yemek yiyorduk. Her yerde olduğu gibi bizim masamızda da konu dönüp dolaşıp futbola gelmişti. Uzunca bir sure futbol muhabbetti yaptık. Eski maçlardan, yenilerden, hakemler konuştuk durduk. Buraya kadar her şey normaldi.
Sonra içlerinden biri "Sen bu kadar şeyi nereden biliyorsun" diye sordu. Futbol bir devlet sırrıdır ya ülkemizde, ancak çok özel kişiler bu konuda bilgi sahibi olabilir. Anlamaz gözlerle bakmakla yetindim. Anlamsız sorulara cevap vermeyi de anlamsız bulurum. Başka bir arkadaşım "Ofsaytı biliyor musun" diye sordu.

"Bence tek cümleyle anlatamaz"

Diğeri daha insaflıydı; "Bence tek cümleyle anlatamaz" dedi. En azından ofsaytı bilme ihtimalimi düşünmüştü ama tek cümleyle anlatamazdım ona göre.
Hayatım boyunca bu soruya o kadar çok maruz kalmıştım ki artık tek cümleyle, üç cümleyle, isteğe göre ofsayt tarifi yapmakta uzmanlaşmıştım. Ama akıllanmıştım da. Kendimi kime neden ispatlamak zorunda hissediyordum? Soruyu soruyla cevapladım. "Siz ofsaytın ne olduğunu biliyor musunuz" dedim. E herhalde biliyorlardı, soruya bak sen! Ne demek istediğimi anladılar mı, hâlâ emin değilim.
Havacılık sektöründe faaliyet gösteren 800 kişilik bir şirkette çalışan tek kadın uçak mühendisiydim. İnsanlar henüz kadın mühendisle çalışmanın şokunu atlatamamışken bir de futbol çıkmıştı piyasaya.

Kadından mühendis de olmazdı

Futbol sohbeti yapan kadınları çok itici bulduğunu söyleyenler, "Benden daha iyi futbol bilen bir kızla hayatta çıkmazdım" diyenler, her şeye rağmen "Kadınlar futboldan anlamaz" diyenler bir yana, "erkek Fatma-delikanlı kız" yakıştırmaları havada uçuşuyordu.
Kadından mühendis olmazdı. Kadın hangar ortamında çalışamazdı. Kadınlar futbol maçı bile izlememeliydi.
Tüm bunları söyleyenler Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden mezun, mühendislik diploması sahibi insanlardı. Olayın eğitim seviyesiyle ne derece ilintili olduğundan ciddi şüphelerim vardı artık. Her sınıftan, her eğitim seviyesinden tüm erkekler aynı görüşteydi. Erkeklerle özdeşleşmiş, erkeklere ait bir dünyada kadınların yeri yoktu.

Futbol benim için bir başkaldırıya dönüşmüştü

Futbol sadece bir oyun değildi benim için. Büyüdükten ve farkındalıklarım arttıktan sonra bir başkaldırıya dönüşmüştü. Futbol izlediğim için televizyondan uzak tutulduğum, garipsendiğim bir toplumda bana dayatılanı değil, kendi istediğimi yapmayı ilk bu oyunla öğrendim.
12-13 yaşlarındaydım, kimseye kulak asmamıştım, futbolu izlemeye/okumaya/oynamaya devam etmiştim. Belki de bu yüzden daha bir sıkı sarılıyorum futbola. Her şeyin üzerinde tutuyorum onu.

"En sinir olduğum şey 'anlamak' fiili"

Türkiye'de kendini futbol konusunda ispatlamış ve ülkenin en iyi futbol bilen kadını Banu Kılıçoğlu Yelkovan'la konuştum geçen gün. Söyledikleri anlamlıydı:
"İnsanlar tabii ki benim futboldan anlayıp anlamadığımı sorguluyorlar ama ben artık ofsayt aşamasını geçtim, onu pek soran yok... En sinir olduğum şey 'anlamak' fiili... Kadınlar futboldan anlamaz diyorlar ya, işte ona ifrit oluyorum... Hayır oraya başka bir fiil koysalar, kadınlar futbolu sevmez, kadınlar futbolla ilgilenmez, vs. o kadar batmayacak. Gerçi genelleme olduğu için yine batar ya, neyse...
"Ama 'Kadınlar futboldan ANLAMAZ' çok absürt geliyor bana... Erkekler futbolu kendi tekellerinde tutmak için çok girift bir şeymiş, çok derinlikliymiş, aman bizim görmediğimiz neler oluyormuş, gibi yansıtmaya çalışıyorlar. Ciddi suratlarla oturup tartışıyorlar falan ama, olmuyor işte... :)))"
Futbol bu dünyadaki en basit oyun olduğu için bu kadar çok seviliyor. Hatta gün geçtikçe teknik anlamda daha da basitleştiriliyor. Bir yandan da gün geçtikçe karmaşıkmış gibi gösterilmeye çalışılması işin ilginç yanı. Ama erkeklere göre kadın beyni bu karmaşanın altından kalkamaz, öyle değil mi?

Galatasaray Edirne’de rahat kazandı



Galatasaray Medical Park Olin Edirne’nin sezon açılışı maçında Mimar Sinan Spor Salonu’nda bir hazırlık maçı yaptı. Maçı 63-55 önde bitiren sarı kırmızılılarda Engin Atsür ve Göksenin Köksal maçın önemli oyuncuları oldu. Diğer yandan Olin Edirne geçen yıl Beşiktaş’ın başarılarında oldukça önemli payı olan Mehmet Yağmur transferi ile büyük bir çıkış yakalayacağa benziyor.
Galatasaray,Boniface ve Furkan Aldemir’in boyalı alanda oldukça etkili olması ile ilk periyodu 20-11 önde tamamladı.Kalan tüm periyotlarda da üstünlüğünü koruyan Galatasaray maçı 63-55 kazandı.


Haber: Nazmiye Köseer
Fotoğraflar: Arzu İzci

Türkiye Vergi Cenneti

Transfer sezonunda Türkiye’ye milyonlara imza atan yıldız transferler gerçekleşti. Bu isimlerin Türkiye’ye seçme nedenlerinden biri de Türkiye’de düşük vergi ödemelerinin olması.Ülkemizde futbolcular maalesef memurlardan daha az vergi ödüyorlar.Hatta memurlar,işçiler futbolculardan 2 kat fazla ödeme yapıyor.
 Örneğin bu sene Fenerbahçe’ye transfer olan Mehmet Topal bu sezon 30 maç oynasa maç başı 10 bin eurodan 300 bin euro daha kazanacak ve yıllık geliri 2 milyon 300 bin euroya çıkacak. Böylece Topal, bu yıl futboldan 5 milyon 232 bin 500 lira kazanmış olacak ve yüzde 15 vergi ödeyecek.784 bin 875 bin lira gelir vergisi ödeyecek. Buna karşılık 5 milyon 232 bin lira kazanç elde eden doktor, avukat, mühendis, mimar, fırıncı, otelci  ise yaklaşık 1 milyon 821 bin 910 lira gelir vergisi ödeyecek.
 Süper Lig’de oynayan bir futbolcu kazandığı paranın yüzde 15’ini,bir alt ligdeki kulüpler ise yüzde 10 vergi ödüyor.Teknik direktörlerin ödediği vergi ise yüzde 35.Türkiye ile Avrupa ülkelerinin ödediği vergi oranlarında arada dağlar kadar fark olduğunu görüyoruz.Oranlar,İngiltere’de yüzde 50,Almanya’da yüzde 45,İspanya ve İtalya’da yüzde 43 oranında.
İbra'ya rekor vergi

 Fransa’nın yeni hayata geçirdiği vergi düzenlemesi futbolculara ağır vuracak gibi. Yeni vergi kararına göre 70 bin euronun üzerindeki gelirlerde yüzde 40,150 binin üzerindeki gelirler için vergi oranı yüzde 45’e çıkarıldı.1 milyon euronun üzerindeki gelirlerin ise yüzde 75’i vergi olarak alınacak. Bu düzenlemeye göre de yıllık 9 milyon euro kazanan Zlatan İbrahimovic gelirinin 6 milyon eurosunu vergi olarak ödemek zorunda kalacak.

Beşiktaş’ta Huzur var



Fenerbahçe’de ilk 5 oynama imkanı bulamayan,Kartal’ın da vazgeçilmezi olan Vidmar,”Özgüvenim geri geldi,kendimi buldum.Mutluyum” dedi.Beşiktaş’ın Anadolu Efes’i yenerek,Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kazanmasında büyük pay sahibi olan 3 eski Fenerbahçeli Gasper Vidmar,Serhat Çetin ve Curtis Jerrells,Beşiktaş’ta mutlu günler geçiriyor.
 Fenerbahçe’den Beşiktaş’a kiralık gönderilen Sloven oyuncu için Sarı-Lacivertli kulüp,”Olgunlaşması için kiraladık” açıklamasını yapmıştı.Bunun üzerine Beşiktaşlı taraftarlar da,”Biz altyapı takımı mıyız!” tepkisini gösterip,Vidmar’ın gönderilmesini istemişti.Araya giren Basketbol Şubesi Sorumlusu Abdullah Sözer,”Satın alma opsiyonu bizde,istersek alırız” diyerek taraftarların tepkilerini yatıştırmıştı.

SERHAT DA MEMNUN

İşte o Vidmar şimdi Beşiktaş camiasına kendisini kabul ettirmenin huzurunu yaşıyor.Vidmar’a bu işin sırrını sorduk,cevabı ilginçti:Beşiktaş’ta çok mutluyum.Burada kendimi buldum. Özgüvenim yerine geldi,eski formumu buldum” diye konuştu.
 Fenerbahçe’de şans verilmeyn ancak,Beşiktaş’a geldikten sonra,gösterdiği performansla kadronun as oyuncularından biri olan Serhat Çetin de güçlü savunması ve kritik anlarda attığı üçlüklerle,hem takımını bir çok maçta zafere taşıdı,hem de Beşiktaş taraftarlarını ayağa kaldırarak,gönüllerinde taht kurdu.

REKORTMENİZ

İşte Beşiktaş’ta geçen yıl üç şampiyonluk sevinci birden yaşamasının,kendisi için basketbol yaşamındaki en unutulmaz olay olduğunu belirten Çetin ise şunları söyledi:”Geçen yıl üç kupa kazanarak,basketbol tarihimizde bir sezonda en çok kupa kazanan takım unvanını kazandık.Kupalara bu yıl da Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı ekledik.Bu da zaman zaman bize gösterilen tepkilere en iyi cevap oldu.Ancak bu demek değildir ki biz en iyi takımız.Sadece,gücümüzü ve şampiyonluk yarışının içinde olduğumuzu herkese gösteriyor.

TARAFTAR HARİKA

Yeni transferlerden Jerrells,”Her kupada başarılı olmayı hedefliyoruz.Koçumuz Erman Kunter iyi bir antrenör,tribündeki Kartallar müthiş bir güç.Fenerbahçe seyircisiyle kıyaslama yapamam.Çünkü Beşiktaş’ta sadece bir maça çıktım.İlk izlenimim daha iyi olduğu şeklinde” dedi.
Röportaj:Nazmiye Köseer
Fotoğraflar:Arzu İzci